Melanom, hayatı tehdit eden bir cilt kanseri türüdür. Melanosit adı verilen ve cilde rengini veren hücrelerin kötü huylu şekilde çoğalması sonucunda gelişir. Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Melanom, var olan bir benin üzerinde veya normal deriden gelişebilir.
Bu benler ya doğuştan vardır ya da yıllar içinde vücudun herhangi bir yerinde sonradan oluşabilir. Melanom tanısı konulan kişilerde, sağlıklı bireylere göre ikinci bir melanom riski daha yüksektir.
Genellikle koyu kahverengi veya siyah renkli bir leke veya kabartı olarak başlar ve zamanla büyüyebilir. Pembe, mavi veya koyu renk tonları eklenebilir veya rengi açılabilir, nadiren de renksiz olabilirler.
Bu nedenle hızla büyüyen ten rengi veya pembe kabartılara dikkat edilmelidir. Erken teşhis edilip tedavi edilirse, hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Ancak, geç tanı konulursa, ileri evrelerde diğer organlara yayılabilir ve ölümcül olabilir.
Melanom, diğer deri kanseri türlerine göre daha az yaygın olmasına rağmen, deri kanserine bağlı ölümlerin büyük bir çoğunluğunu oluşturur (% 75). Ne yazık ki, son yıllarda melanom vakalarının sayısında artış gözlenmektedir. Kadınlarda erkeklere kıyasla daha sık görülür. Kadınlarda en sık bacaklarda görülürken, erkeklerde en sık sırtta görülür.
Melanom gelişiminde risk faktörleri
Risk faktörü, herhangi bir hastalığa yakalanma riskini artıran her türlü etmendir. Diğer hastalıklarda olduğu gibi, farklı kanser türlerinin de risk faktörleri oldukça farklıdır.
Sigara içmek, asbest solumak veya aşırı güneşe maruz kalmak gibi bazı risk faktörlerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması kişilere bağlıdır, ancak yaş, genetik özellikler gibi bazı faktörler tamamen kişiden bağımsızdır.
Bir veya birden fazla risk faktörüne sahip olmak, mutlaka melanoma yakalanılacağı anlamına gelmez. Risk faktörlerine sahip pek çok kişiye melanom teşhisi konmadığı bilinmektedir. Ancak melanom riskini azaltmak için alınabilecek önlemler vardır ve bu nedenle melanom için risk faktörlerini bilmek önemlidir.
Melanom için yüksek risk altında olan kişiler, risk faktörlerinin farkında olarak olası melanomun daha erken teşhis edilmesine ve tedavi edilmesine yardımcı olabilirler.
Ultraviyole (UV)
Ultraviyole (UV) ışığına maruz kalma, çoğu melanom için önemli bir risk faktörüdür. UV ışınlarının ana kaynağı güneş ışığıdır. Bronzlaşma yatakları (solaryum) ve güneş lambaları da UV ışınlarının kaynaklarıdır.
UV ışınları, güneş ışınlarının çok küçük bir kısmını oluşturur ancak cilt üzerindeki zararlı etkilerin ana nedenidir. UV ışınları, cilt hücrelerinin içindeki DNA'ya zarar verir. Hasarlı cilt hücreleri büyümeyi kontrol eden genlerin DNA'sını etkilediğinde cilt kanserleri gelişir.
UV maruziyetinin yeri ve zamanlaması melanom gelişiminde rol oynayabilir. Örneğin, çok fazla güneş ışığına maruz kalmayan göğüs, sırt ve bacaklardaki melanom, özellikle çocuklukta yaşanan sık güneş yanıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu bölgelerde başlayan melanomların, yüz, boyun ve kollar gibi çok daha fazla güneşe maruz kalan bölgelerde başlayan melanomlardan farklı olduğu bilinmektedir.
Ayrıca, hiç güneşe maruz kalmayan avuç içi, ayak tabanı veya tırnakların altında (akral lentijinöz melanomlar olarak bilinir) veya ağız ve vajina gibi iç yüzeylerde (mukozal melanomlar) gelişen melanomlar da vardır. UV ışınlarının cilt üzerindeki etkilerinden korunmak, melanoma yakalanma riskini azaltır.
Benler, nevus olarak da bilinen iyi huylu (kanserli olmayan) pigmentli tümörlerdir. Genellikle bebekler doğduğunda benleri olmaz; ancak çocukluk ve genç erişkinlik döneminde ortaya çıkmaya başlarlar.
Çoğu ben genellikle herhangi bir soruna yol açmaz, ancak çok sayıda beni olan birinin melanom geliştirme riski daha yüksektir.
Atipik benler (displastik nevüsler):
Bu benler, normal benlere benzemelerine rağmen melanomun bazı özelliklerine sahiptirler. Genellikle diğer benlerden daha büyüklerdir ve anormal bir şekle veya renge sahip olabilirler. Güneşe maruz kalan ciltte ve ayrıca genellikle güneş görmeyen bölgelerde, özellikle kalça veya kafa derisi gibi bölgelerde görülebilirler.
Displastik nevüsler genellikle birden fazla aile bireyinde görülür. Bu benlerin küçük bir kısmı melanoma dönüşebilir, ancak çoğu kansere dönüşmez. Bununla birlikte, melanom genellikle önceden var olan bir displastik nevüs olmadan ortaya çıkabilir.
Atipik mol sendromu (displastik nevüs sendromu)
Bu, bir kalıtsal durumdur ve bu duruma sahip kişilerde birçok displastik nevüs bulunur. Bir yakın akrabada melanom varsa, bu duruma ailesel atipik çoklu mol melanom sendromu (FAMMM - Familial Atypical Multiple Mole Melanoma Syndrome) denir.
Bu rahatsızlığı olan kişilerin yaşamları boyunca melanom riski çok yüksek olduğundan, bir dermatolog tarafından takip edilmeleri önemlidir. Dermatolog, benlerin değişip değişmediğini ve büyüdüğünü fark etmek için tüm vücut fotoğrafları çeker.
Bu sendroma sahip kişilerin benlerini olası değişimlere karşı aylık olarak kontrol etmeleri, erken teşhis için oldukça önemlidir.
Konjenital melanositik nevüs
Doğumda yer alan benlere konjenital melanositik nevüs denir. Doğuştan melanositik nevüslerde yaşam boyu melanom gelişme riski nevüsün boyutuna bağlı olarak %0 ile %5 arasında değişmektedir.
Doğuştan nevüsleri büyük olan kişilerde risk daha yüksekken, küçük nevüsleri olanlarda risk daha düşüktür. Örneğin, avuç içindeki küçük doğuştan nevüslerde melanom riski çok düşüktür, ancak sırt ve kalçayı kaplayan büyük nevüslerde risk önemli ölçüde yüksektir. Konjenital nevüslerin kansere dönüşmemesi için bazen ameliyatla alınması gerekir.
Nevüsün alınıp alınmamasıyla ilgili karar, nevüsün boyutu, yeri ve rengi gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Alınmayan doğuştan nevüslerin düzenli olarak bir dermatolog tarafından muayene edilmesi ve hastanın ayda bir kendini kontrol etmesi önerilir. Bir benin kansere dönüşme olasılığı çok düşük olsa da, çok sayıda düzensiz veya büyük benleri olan kişilerde risk artar.
Açık ten rengi, çiller ve açık renk saçlar
Açık ten rengi, çiller ve açık renk saçlar melanom riskini artırabilir. Kızıl veya sarı saçlı, mavi veya yeşil gözlü, çilli veya güneşe kolayca tepki gösteren açık tenli kişiler, melanoma karşı daha yüksek risk altındadır. Beyaz kişiler için melanom riski, Afrikalı Amerikalılara kıyasla genellikle daha yüksektir.
Ailede melanom öyküsü
Birinci derece akrabalarda (anne, baba, kardeşler) melanom bulunması durumunda melanoma yakalanma riskini artırır. Melanom hastalarının yaklaşık %10'unun ailesinde melanom hastalığı öyküsü vardır.
Aile bireylerinin sık güneşe maruz kalması, açık tenli olması veya belirli genetik mutasyonların (değişikliklerin) bulunması, veya bu faktörlerin bir kombinasyonu, ailede melanom riskini artırabilir.
Ailesinde melanom olan kişilere henüz gen testi yapılması önerilmezken, erken tanı için aşağıdakiler yapılabilir:
Bir dermatologun düzenli takibi
Ayda bir kendi kendine cilt muayenesi yapılması
Güneşten korunma ve suni UV ışınlarından kaçınma
Cilt kanserleri öyküsü
Cilt kanserleri öyküsü, daha önce melanoma veya diğer cilt kanserlerine yakalanmış bir kişinin tekrar melanom olma riskini artırır.
Yaş faktörü
Yaş faktörü de melanom gelişme riskini etkiler. Melanom, yaşlı insanlarda daha sık görülmesine rağmen genç insanlarda da ortaya çıkabilir. Özellikle 30 yaş altındaki genç kadınlarda melanom, en yaygın görülen kanserlerden biridir.
Xeroderma pigmentosum
Xeroderma pigmentosum (XP), cilt hücrelerinin DNA'sındaki hasarı onarma yeteneğini etkileyen nadir görülen bir kalıtsal durumdur. XP'li kişiler, genç yaşta özellikle güneşe maruz kalan bölgelerinde melanom ve diğer cilt kanserleri geliştirme riski altındadır.
Melanomun Cilt Kanseri Belirtileri
Olağandışı benler, yaralar, şişlikler, lekeler veya cildin bir bölgesinin görünümündeki değişiklikler, melanom veya başka bir cilt kanseri belirtisi olabilir.
Normal benler genellikle ciltte eşit renkte kahverengi, ten rengi veya siyah bir noktadır. Düz veya bombeli olabilirler ve genellikle 6 milimetreden daha küçüktürler. Doğumda mevcut olabilirler ancak çoğu çocukluk veya gençlik dönemlerinde ortaya çıkar.
Yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan yeni benler bir hekim tarafından kontrol edilmelidir. Ben geliştikten sonra genellikle uzun yıllar aynı boyut, şekil ve renkte kalır, ancak bazıları zamanla kaybolabilir.
Melanomun en sık karşılaşılan belirtileri arasında ciltte yeni bir ben oluşumu veya boyut, şekil veya renk değiştiren benler bulunur. Diğer bir önemli belirti ise ciltteki diğer tüm benlerden farklı görünen bir bendir.
ABCDE kuralı, melanomun olağan belirtileri için bir rehberdir:
A (Asimetri): Bir benin veya doğum lekesinin yarısı diğer yarısı ile eşleşmiyorsa
B (Sınır): Sınırları düzensiz, çentikli veya bulanıksa
C (Renk): Benin rengi her yerinde aynı değilse, farklı kahverengi veya siyah tonları veya bazen pembe, kırmızı, beyaz veya mavi lekeler içeriyorsa
D (Çap): Benin çapı genellikle 6 milimetreden daha büyükse
E (Değişim): Benin boyutu, şekli veya rengi değişiyorsa
Yukarıda sıralanan belirtilere uymayan melanomlar da olabilir. Tanı için kendi kendine cilt muayenesi ve görülen değişikliklerin hekim tarafından değerlendirilmesi önemlidir.
Bunların dışında karşılaşılan diğer belirtiler arasında iyileşmeyen yaralar, benin sınırından cilde yayılması, kızarıklık veya ben sınırının dışında yeni bir bombelik, kaşıntı, hassasiyet veya ağrı, benin yüzeyinde değişiklikler (pullanma, kanama veya şişme) bulunur.
Çok nadir de olsa melanomlar el ve ayak tırnakları gibi cilt dışındaki yerlerde, ağız içinde ve hatta gözün renkli kısmında (iris) başlayabilir. Bu bölgelerdeki değişikliklerin izlenmesi ve fark edilen değişimlerin hekime bildirilmesi önemlidir.
Melanom Cilt Kanseri Tanı Yöntemleri
Genellikle melanom tanısı, kişideki belirtilerin ortaya çıkması sonrasında hekime başvurmasıyla konulmaktadır.
Tıbbi öykü ve fizik muayene, tanı sürecinin önemli bir parçasıdır. Hekimler ilk olarak belirtilerin ne olduğunu öğrenir ve solaryum kullanımı, güneş yanığı geçmişi, ailede melanom veya başka cilt kanserleri öyküsü gibi risk faktörlerini sorgularlar. Fizik muayene sırasında, hekim melanom olma şüphesi olan benleri detaylı olarak inceler, kanama, sızma veya kabuklanma gibi belirtileri araştırır.
Ayrıca, cilt kanseri ile ilişkili olabilecek benler ve lekeler için vücudun diğer kısımlarını da kontrol eder. Sorunlu benin olduğu bölgenin yakınındaki lenf düğümlerini de kontrol ederler, çünkü melanom yayıldığında genellikle önce yakındaki lenf düğümlerine yayılır ve büyür.
Fizik muayene yanında, dermatologlar genellikle dermoskopi cihazı kullanarak ciltteki benleri ve lekeleri daha net görebilmek için inceleme yaparlar. Dermatoskop, cildin yakınında tutulan özel bir büyüteç ve ışık kaynağı olan bir cihazdır ve dermatologlara cilt yüzeyinin daha detaylı bir görüntüsünü sağlar.
Cilt biyopsisi
Hekim, bir benin melanom olabileceğini düşündüğünde, şüpheli bölgeyi cerrahi müdahale ile çıkarır ve incelenmek üzere bir laboratuvara gönderir. Bu işlem cilt biyopsisi olarak adlandırılır. Cilt biyopsisi için birçok yöntem mevcuttur.
Hekim, etkilenen bölgenin büyüklüğüne, konumuna ve diğer faktörlere bağlı olarak bir yöntem seçer. Biyopsi, genellikle küçük bir yara izi bırakır ve farklı yöntemler farklı izlere neden olabilir. Doğru bir teşhis yapılabilmesi için şüphelenilen alanın mümkün olduğunca büyük bir kısmının çıkarılması önemlidir.
Tıraş biyopsisi:
Tıraş biyopsisi, cildin üst katmanını küçük bir cerrahi bıçakla tıraş ederek yapılır. Bu yöntem, birçok cilt hastalığının teşhisinde ve melanom riski çok düşük olduğunda ben örneklemesinde kullanılır. Ancak melanom şüphesi yüksek olduğunda, melanomun ne kadar yayıldığını anlamak için yetersiz olacağı için genellikle tercih edilmez.
Punch biyopsisi
Hekim, daha derin bir deri örneği almak için küçük yuvarlak bir alet kullanır. Bu yöntem, cildin tüm katmanlarından örnek alınmasını sağlar.
Eksizyonel ve insizyonel biyopsiler
Eksizyonel ve insizyonel biyopsiler, cildin daha derin katmanlarında büyümüş bir tümörü incelemek için kullanılır. Eksizyonel biyopsi ile tümörün tamamı çıkarılır. Bu yöntem genellikle şüpheli melanomlar için tercih edilir.
İnsizyonel biyopsi ile ise tümörün sadece bir kısmı çıkarılır. Bu biyopsi türlerinde, cerrahi bıçak kullanılarak cildin tüm kalınlığı kesilir. İnceleme için bir deri parçası veya şeridi çıkarılır ve kesinin kenarları genellikle birbirine dikilir.
Reflektans konfokal mikroskopisi (RKM)
Reflektans konfokal mikroskopisi (RKM), cildin üst tabakası (epidermis) ve orta tabakası (papiller dermişin) hücresel çözünürlük düzeyinde ayrıntılı incelenmesine olanak sağlayan bir yöntemdir.
Bu yöntem, melanin ve melanozomların yüksek kontrast kaynağı olması nedeniyle normal derinin ve özellikle melanositik cilt lezyonlarının değerlendirilmesinde büyük kolaylıklar sağlar.
Yayılmış melanom için biyopsi:
Bazı durumlarda, melanom teşhisi konmuş olsa bile kanserin yayılıp yayılmadığını görmek için cilt dışındaki bölgelerden biyopsi alınması gerekebilir. Bu durumda, melanomun lenf düğümlerine, akciğerlere, beyine veya diğer bölgelere yayılıp yayılmadığını belirlemek için yakındaki lenf düğümlerinden biyopsi alınabilir.
Nadir durumlarda, hangi kanser türüne sahip olduğunu anlamak için biyopsilere ihtiyaç duyulabilir. Bazı melanomlar hızlı bir şekilde yayılabilir ve ciltteki lezyonlar henüz fark edilmeden önce lenf düğümlerine, akciğerlere, beyne veya diğer bölgelere ulaşabilir. Bu tümörler, ciltteki melanomdan bağımsız olarak görüntüleme testleri veya diğer yöntemlerle tespit edilebilir.
Bazı durumlarda, melanom ciltte hiç belirti göstermeyebilir ve vücudun başka bir yerinde bulunabilir. Bazı cilt lezyonlarında hücreler, tedavi almadan önce vücudun diğer bölgelerine yayılabilir ve sonra kendi kendine kaybolabilir. Melanom nadir durumlarda iç organlarda başlayabilir ve diğer organlara yayılabilir.
Bu durumlarda, melanomun başlangıç noktasını belirlemek zor olabilir ve diğer organlara yayılan melanom, o organın başka bir kanseri ile karıştırılabilir. Örneğin, akciğere yayılan melanom, primer akciğer kanseri ile karıştırılabilir.
Kanserin tam türünü belirlemek için, biyopsi örneklerinde özel laboratuvar testleri yapılabilir. Farklı kanser türlerine farklı tedaviler uygulanır, bu nedenle kanserin türünü belirlemek önemlidir.
İnce iğne aspirasyonu (İİA) biyopsisi ve cerrahi lenf nodu biyopsisi:
İnce iğne aspirasyonu (İİA) biyopsisi, şüpheli benlerde genellikle kullanılmaz. Ancak melanomun yayılıp yayılmadığını belirlemek için yakındaki büyük lenf düğümlerinden biyopsi almak için bu yöntem kullanılabilir.
Cerrahi (eksizyonel) lenf nodu biyopsisi
Ciltte büyümüş bir lenf düğümünü çıkarmak için küçük bir kesinin yapıldığı bir cerrahi işlemdir. Bu yöntem genellikle bir lenf düğümünün boyutu, melanomun o bölgeye yayıldığını gösteriyorsa kullanılır.
Sentinel lenf nodu biyopsisi
Sentinel lenf nodu biyopsisi, melanom tanısı konmuş bir hastada, kanserin yakınındaki lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını belirlemek için sıkça kullanılan bir işlemdir. Bu yöntem, melanomun yayılacağı ilk yer olan lenf düğümlerini bulmak için kullanılır ve tedavi planında kullanılan bulguları sağlar.
Sentinel lenf düğümünü veya düğümlerini bulmak için melanom bölgesine az miktarda radyoaktif madde enjekte edilir. Bu madde, tümörün yakınındaki lenf bezi bölgelerine ulaştıktan sonra, bir kamera kullanılarak bir veya daha fazla sentinel lenf düğümünde toplandığı görülür.
Radyoaktif alan işaretlendikten sonra hasta ameliyata alınır ve aynı bölgeye mavi boya enjekte edilir. Daha sonra işaretli alanda küçük bir kesi yapılır ve lenf düğümleri kontrol edilerek hangisinin radyoaktif hale geldiği ve maviye döndüğü tespit edilir. Bu düğümler çıkarılır ve mikroskop altında incelenir.
Sentinel düğümlerde melanom hücresi bulunmazsa, melanomun bu noktanın ötesine yayılma olasılığı çok düşüktür, bu nedenle artık lenf bezi çıkarılmasına gerek yoktur. Ancak, sentinel düğümde melanom hücreleri bulunursa, kalan lenf düğümleri de çıkarılır (lenf nodu diseksiyonu) ve bunlara da bakılır.
Laboratuvar testleri
Laboratuvar testleri için alınan herhangi bir biyopsi örneği, patoloji laboratuvarlarına gönderilir. Patolog, mikroskop altında melanom hücrelerinin varlığını kesin olarak tespit edemezse, tanıyı doğrulamak için özel laboratuvar testleri yapılır.
Bu testler arasında şunlar bulunur:
İmmünohistokimya
Floresan in situ hibridizasyon (FISH)
Karşılaştırmalı genomik hibridizasyon (CGH)
Gen ekspresyon profilleme (GEP)
Örneklerde melanom tespit edilirse, tümör kalınlığı ve mitotik hız gibi bazı önemli özelliklere bakılır. Bu özellikler, melanomun evresini belirlemeye yardımcı olur. Melanomun evresi, tedavinin belirlenmesi için oldukça önemlidir.
Gen mutasyon testleri
Melanom hastalarında, belirli hücre genlerinde, örneğin BRAF gibi, mutasyon olup olmadığını görmek için biyopsi örnekleri analiz edilebilir. Melanomların yaklaşık yarısında BRAF mutasyonları saptanmıştır.
İlerlemiş evre melanom tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, hücrelerde BRAF mutasyonları varsa daha etkili olabilmektedir.
Daha yeni bir laboratuvar testi olan DecisionDx-Melanom, erken evre melanomların yayılma olasılığını belirlemeye yardımcı olmak için melanom hücrelerindeki belirli gen ekspresyon modellerini incelemektedir.
Görüntüleme
Görüntüleme yöntemleri, melanomun lenf düğümlerine veya diğer organlara yayılımını araştırmak için kullanılır. Yayılma olasılığı çok düşük olan çok erken evre melanomda genellikle görüntüleme yöntemleri kullanılmaz.
Ayrıca, tedavi başarısını belirlemeye yardımcı olmak veya tedaviden sonra tekrarlayan olası kanser varlığını araştırmak için de görüntüleme yöntemleri kullanılır.
Ultrason: Özellikle tümörün yakınındaki lenf düğümlerinin bir önceki muayeneye göre büyümüş olup olmadığını anlamak için ultrason kullanılır.
Bilgisayarlı tomografi (BT): Herhangi bir lenf düğümünün büyümüş olup olmadığını veya akciğer veya karaciğer gibi organlarda melanomun yayılmasından kaynaklanabilecek şüpheli noktalar olup olmadığını görebilmek için kullanılır.
Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): MRI görüntüleme, genellikle beyin ve omuriliğe yayılımın incelenmesinde kullanılır.
Pozitron emisyon tomografisi (PET): PET taraması, kanserin lenf düğümlerine veya vücudun diğer bölümlerine yayılıp yayılmadığını görmek için kullanılır. Bu nedenle genellikle melanomun daha ileri evrelerindeki hastalarda kullanılır.
PET/BT: Aynı anda hem PET hem de BT taraması (PET/BT taraması) yapan özel cihazlar sayesinde PET taramasındaki daha yüksek radyoaktivite alanlarının BT ile daha ayrıntılı görünümüyle karşılaştırılması sağlanır.
Kan Testi
Melanom tanısı için kan testleri kullanılmaz. Ancak ileri evre melanomlar için tedaviden önce veya tedavi sırasında bazı testler yapılabilir.
Genellikle tedaviden önce kanda laktat dehidrojenaz (LDH) seviyesine bakılır. Melanom uzak bölgelere yayılmışsa, yüksek LDH seviyesi kanserin tedavisinin daha zor olabileceğinin bir işaretidir.
Kemik iliği, karaciğer ve böbreklerin tedaviden önce ve tedavi sırasında durumunu görmek için ileri evre melanomlu kişide hücre sayımı yapılır ve kimyasal düzeylere bakılır.
Daha fazla bilgi için siz de sorunuzu bizimle paylaşabilirsiniz! 🌟
Bu Yazıyı Faydalı Buldunuz mu?
Evet
Hayır
Comments